Retina vitreus Hastalıkları ve Uveitler
Görme seviyesinin tespit edilmesi.
Göz muayenesine hemen her zaman görme seviyesinin tespit edilmesi ile başlanır.
Muayenelerde özel büyüklükteki harflerle görme test edilir. On sıradan oluşan bu harflerden en az dokuz sırayı bilenler normal görmeye sahip olarak kabul edilir.
Küçük çocuklarda görme muayenesi ayrı bir öneme sahiptir. 4 yaşın altındaki çocuklarda görme durumunun değerlendirilmesi için belli başlı testler mevcuttur. Bunların pediatrik oftalmoloji ile uğraşan uzmanlar gözetiminde değerlendirilmesi uygun olaçaktır. 4 yaşından büyük çocuklar genellikle E harfinin yönü öğretilerek görme muayenesine alınabilir. Çocukluk çağı görme değerlendirilmesi geç tanıya bağlı oluşacak ambliyopinin (görme tembelliği) önlenmesinde en önemli basamaktır.
Kırma Kusurunun tespit edilmesi
Az görmenin önemli nedenlerinden biri gözlerde miyop, hipermetrop veya astigmatizma gibi bir kusurun bulunuşudur. Bu kusurlar çoğunlukla iki gözde mevcut olur.
Kırılma kusurları yaşa göre farklı dağılım gösterir. Çocuklarda ve küçük yaşlarda hipermetropi ön planda iken ileri yaşlarda miyop ve astigmatizma sıklığı artar. 40 yaşından sonra ise presbiyopi dediğimiz ve hipermetrop gibi tashihi yapılan yakın görme bozukluğu meydana gelir.
Kusurların farklı yaşlardaki tashih ve tedavisi de farklılık gösterir.
Okul döneminde hipermetropi azalır, miyopi artarken astigmatizmada çok az değişiklik meydana gelir. Değişikliklerin tespiti için çocukların en az yılda bir defa kontrolden geçirilmeleri gerekir. Uygun olmayan gözlük veya kontakt lensler çocukların performansını etkiler.
İleri yaşlardaki göz kusurları yüksek numaralarda görme bozukluğuna yol açarken düşük numaralarda görme bozukluğu yanı sıra başağrısı, göz ağrısı, gözde yorgunluk gibi şikayetlere de neden olurlar.
Unutulmaması gereken bir nokta da her hastaya her yöntemin aynı başarıyla uygulanamayacağıdır. Yapılan değerlendirmeler sadece kusurun tespitine yönelik olmamalı, aynı zamanda kişi için ideal seçeneğin gözlük mü, kontakt lens mi, ameliyat mı yoksa lazer mi olduğunu da belirlemelidir.
GÖZİÇİ BASINÇ (GÖZ TANSİYONU) ÖLÇÜMÜ
Göz tansiyonunun normal değeri 10-21 mmHg arasındadır. 21 üzerinde ölçülen değerler yüksek tansiyon olarak değerlendirilir. Fakat her yüksek ölçülen göz tansiyonu glokom hastalığına neden olmayabilir.
Göz tansiyonu yüksekliğinin yol açabileceği “glokom” isimli hastalık çoğunlukla sinsi seyreder ve hasta ancak merkezi görmesi etkilendiğinde bunun farkına varabilir. Bu ana kadar kaybedilen çevresel görme maalesef bundan sonra geri kazandırılamaz.
Glokom hastalığında erken tanı önemlidir ve uygun tedavi ve takiple görme kaybı önlenebilir, bu nedenle herkesin bu hastalık yönünden dikkatli olması ve düzenli kontrolden geçmesi gerekir.
Bazı kişiler normal topluma göre daha yüksek risk altındadırlar:
45 yaşını geçenler,
Akrabalarında glokom hastalığı öyküsü bulunanlar,
GİB anormal şekilde yüksek seyredenler,
Şeker hastalığı,
Yüksek miyopi,
Uzun süreli kortizon kullanımı,
Göz yaralanması,
Yüksek kan basıncı,
Şiddetli kansızlık ve şok geçirilmiş olması.
Bu risk grubunda olanların daha sık takip edilmeleri gerekir.
Pek çok hasta başı veya gözü ağrıdığında göz tansiyonunun yükseldiğini düşünür. Kişinin göz tansiyonunun belirtilerini öğrenmek istemesi veya başı ve gözü ağrıdığında göz tansiyonundan şüphelenmesi yanlış şeyler değildir. Gerçekten göz tansiyon hastalığının az görülen bir formu olan “dar açılı glokom” veya “açı kapanması glokomlarında” baş ağrısı, göz ağrısı, gözde kızarıklık, görme bulanıklığı, ışığı karşı hassasiyet ve mide bulantısı gibi şikayetler oluşabilir. Ancak bu şikayetlerin meydana geldiği göz tansiyonu hasta sayısı toplam sayı içinde çok az bir yeri işgal eder. Yani çoğunlukla hastalık sinsi seyirli ve bulgu vermeden önemli ölçüde görme kaybına yol açabilen bir hastalıktır.
BİYOMİKROSKOBİK MUAYENE
Mikroskobik muayenede ek bir araç kullanılmıyorsa gözün ön kısmındaki kapaklar, kirpikler, konjunktiva, kornea, sklera, iris, göz bebeği, lens ve vitreus gibi yapıların değerlendirmesi yapılır.
Örneğin gözde yanma ve batma hissi uzun süreli ve yoğun bir çalışmanın ardından meydana gelip hiçbir hastalığa bağlı olmayabileceği gibi, aynı şikayetler göz kuruluğu, göz kapağı iltihabı, göz yüzeyinin iltihabi durumları, göze yabancı cisim kaçması gibi durumlarda da meydana gelebilir. Bu durumların ayırıcı tanısını yapabilmek için biyomikroskop ile göz yüzeyini incelemekteyiz.
GÖZYAŞI TESTLERİ
İnsanın gözyaşı 3 katmandan oluşur. Bunlar dıştan içe doğru yağ, su ve musin katmanlarıdır. Bu katmanların her biri ayrı ayrı hücre veya bezlerden salgılanır. Gözyaşı gözümüze kayganlık vererek rahat hareket etmesini sağlar, gözümüzü mikroplara karşı korur, gözün önündeki belli hücrelerin beslenmesine katkıda bulunur ve en önemlisi cisimleri net olarak görmemizi sağlar. Gözyaşındaki herhangi bir bozukluk yanma, batma, kaşıntı, kuruluk, kızarıklık ve bulanık görme gibi şikayetler meydana getirir.
Gözyaşı bozuklukları kendi başlarına bir salgı bozukluğu olabildiği gibi bazen göz yüzeyi ve çevresini tutan hastalıkların meydana getirdiği düzensizlik şeklinde de olabilir.
RETİNA VE GÖZ SİNİRİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Retina ve optik sinirin incelemesinde günümüzde klasik muayene metodlarının yanı sıra sıklıkla “Optik Koherens Tomografi” OCT veya OKT olarak adlandırılan gelişmiş cihazlar kullanılmaktadır. Bu cihazlar kullanılarak retina optik sinirin 7-8 mikronluk kesitlerinde doku incelemeleri yapılabilmektedir.
Bazen göz sinirinin OCT muayenesi tedavi yönünden önem arz eden glokom hastalığını ortaya çıkarabilir. Yüksek tespit edilen göz içi basınç ölçümleri ile glokom hastalığı çoğunlukla tespit edilir. Fakat bazı glokom hastalarında göz içi basıncının normal sınırlar içinde olmasına rağmen göz sinirinde hasar mevcuttur. Bu kişilere normal veya düşük tansiyonlu glokom hastası denir.
Göz önünde sinekler uçuşması, çizgiler görünmesi, noktalar görünmesi, nesnelerin farklı renk ve şekillerde görünmesi, düz bir zeminde bazı cisimlerin görünmesi, gözde şimşek çakmaları, göz önünde kurum yağması, perde inmesi gibi şikayetler yaygın görülen şikayetlerdir. Bu şikayetlerin tedavi gerektirmeyen basit durumlara bağlı olması olasılığı vardır. Ancak bunun ayırıcı tanısının yapılması anca dikkatli bir retina muayenesi ile olacaktır.
Bunlara ek olarak gözün sinir ve damar tabakasının hastalıklarının tanısının konulmasında koldan ilaç verilerek çektirilen fundus floresein anjiografi ve indosyanin yeşili anjiografi gibi tetkikler yaptırılabilir.
RENK GÖRMENİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Renk görme muayenesi İschiara denilen ve renkli noktalardan oluşan harflerin okutulduğu bir kitap ile yapılır. Daha ileri renk görme testleri olduğu gibi renk yumakları tarzında basit testler de mevcuttur.
Renk görme bozukluğu ya da renk körlüğü sık görülen bir durum olup anne-babadan çocuklarına geçiş gösterir. Bu bozukluk yönünden kız çocukları çoğunlukla taşıyıcı olarak kaldıkları için erkeklerde daha sık görülür.
Renk görme muayenesi de bazı hastalıkların tanı ve tedavisinde kullanılır.